Tomek

Tomek, bir hayal kahramanı. Kahraman sözcüğü, bir insan için kullanıldığında, ilk anda gösterişli anlamlar çağrıştırır. Ya doğaüstü bir güzelliği temsil eder kahraman, ya da olağanüstü güçlere sahiptir, bunu iyi ya da kötü amaçlar için kullanır. Sonuçta, kolay kolay günlük hayatta rastlayabileceğiniz bir tipleme değildir. Tomek, bu şartları sağlamayan bir kahraman; tersine gayet sıradan, hayatın içinden bir insan.

Tomek, annesiyle birlikte yalnız bir yaşam sürüyor. Hani dizi dizi, sevimsiz, çok katlı toplukonutlar yığını olur ya büyük şehirlerin kenar mahallelerinde, işte öyle bir çok katlının içerisinde; küçük, mütevazı bir dairede günlerini geçiriyor. Yalnız ve mutsuz bir adam, annesiyle de paylaştığı fazla bir şey yok. Zaten içine kapanık ve fazla konuşmayan bir hali var Tomek'in. İddiasız ve tamamen kendine ait bir dünyası var. Kaybeden bir kişilik olduğu her halinden belli. En büyük zevki, yüksek irtifadaki dairesindeki odasından, dürbünü yardımıyla, karışamadığı gündelik hayatı izlemektir.

Tomek'in rutini, dürbününe takılan güzel bir kadın görüntüsüyle birden seyir değiştirir. Kadın, güzel olduğu kadar hareketli bir yaşantıya sahiptir. Evine girenin, evinden çıkanın haddi hesabı yoktur. Bu haliyle, Tomek'e epey malzeme sağlar güzel kadın. Zamanla, Tomek bu güzelliğe kaptırır kendini. Bu tutku Tomek'te adım adım ilerlerken, güzel kadın eşzamanlı bir şekilde mutsuzluğa sürüklenmektedir. Onun bu sıkıntılı hali, Tomek'in o donuk hayatına renk katar. Ona ulaşmaya karar verir ve kadının kapısına sabahları süt bırakan sütçü olur bir süre, sırf sabah kapısını çalıp yüzünü bir an görebilmek uğruna. Sonra postanede çalışmaya başlar, kadının uğradığını bildiği bu mekanda onu karşılamaktır niyeti. Tomek'in tutkusu, böylece gitgide saplantılı bir hal alır. Ancak Tomek'in kendini aşarak giriştiği bu çabalar çok naif kalır, çünkü kadın çok uzaktır Tomek'e. Bu tutuk delikanlı, tek tük bulduğu konuşma fırsatlarını da değerlendiremez ve banyoda bileklerine oturan jilet darbeleriyle bu umutsuz yaşama son vermeye kalkışırken görürüz onu son olarak. Baygın ve bilekleri sarılı bir halde yattığı yatağının başucunda ise o güzel kadın vardır. Çünkü, Tomek'in farketmediği şekilde, kadın da ondan etkilenmiş ve onun ilgisine cevap verme ihtiyacı duymuştur. Ancak Tomek, bunu kadının haber vermesine fırsat bırakmadan seçimini yapmıştır.

1988 yapımı, orijinal adı "Krotki film o milosci" olan, Türkçe'ye "Aşk Üzerine Küçük Bir Film" şeklinde çevrilen filmde çizilir bu Tomek portresi. Krzysztof Kieslowski ustanın ünlü "Dekalog"u içerisinde yer alır bu film. Serbest stil'in yazarı da Tomek'e bir nevi iade-i itibar gereği hissetti ve bu kahramana duyduğu saygıyla bu lakabı benimsedi. Serbest stil'e armağan olsun...

Foto: Tomek ve Magda, Krotki Film O Milosci/Aşk Üzerine Küçük Bir Film. (channel4 web sitesinin, filmle ilgili foto galerisinden alınmıştır)

Yorumlar

Basak dedi ki…
Pek güzel anlatılmış, insan okurken meraklanıyor sonuna kadar okuyuveriyor yazıyı ama sadece okumakla kalmıyor; okuduğunda filmin konusuyla birlikte sonunu da öğreniveriyor. Demek; konusu ve sonu izlenmeden önce öğrenilmiş olmasına rağmen etkileyiciliğini yitirmeyen bir film bu. Öyle mi? ;)
Tomek dedi ki…
Kesinlikle doğru, yoksa böyle bir boşboğazlık yapmazdım :)
Adsız dedi ki…
Ödevimi yaptım.
k.
Adsız dedi ki…
tomek demek ne demek yazdım hayal kahramanı çıktı abi

Bu blogdaki popüler yayınlar

Plaza - Dışarıdan bakmaya devam (2)

Orda, Bir Salgın Var Uzakta

Yazmak ya da "verba volent scripta manent"...