Kayıtlar

Parthenon

Kutsal İttifak Savaşları sırasında büyük bir tahribata uğrayan antik dönem şaheseri. İkinci Viyana Kuşatması başarısızlıkla sonuçlanınca, kuşatmayı büyük oranda finanse etmiş olan Papa 11. İnnocentius'un himayesi altında; Polonya, Rusya ve Venedik Cumhuriyeti'nin başı çektiği bir ittifak oluşturulur ve Osmanlı'ya karşı bir saldırı organize edilir, ki Kutsal İttifak Savaşları da buradan çıkmıştır. Onaltıncı ve onyedinci yüzyıllarda, Doğu Akdeniz'de Osmanlıların ilerlemesi karşısında giderek daha fazla zorlanan Venedikliler, bu nedenle bu ittifaka katılmak konusunda epey heveskârdır. Nitekim Venedikliler, Dalmaçya kıyıları ve bugünkü Yunanistan sınırları içerisinde kalan topraklar üzerinden Osmanlı'ya karşı eşzamanlı bir saldırıya geçer. 1685 ile 1687 yılları arasında, Venedik'li kumandan Francesco Morosini yönetiminde yürütülen üç ayrı sefer sonucunda, Venedikliler Pire'yi ve Atina'yı ele geçirir ve tarihlerindeki en son zaferleri bu saldırılar sonucunda

Stasi Raporu

Fransa'da, 15 Mart 2004'te onaylanan bir yasayı 11 Aralık 2003'te tavsiye eden Stasi komisyonu çalışmalarının ürünü olan rapor. Stasi Komisyonu, o zamanki devlet başkanı Jacques Chirac'ın talimatıyla Temmuz 2003'te kurulmuştu. İlk başta laiklik ve başörtüsü konuları etrafında dönen tartışmalara dair bir rapor hazırlaması bekleniyordu. Ama sonuçta, genel sosyal sorunlara dair muğlak önerilerin yanında, dini sembollerin devlet okullarında yasaklanması için yeni bir yasa önerisini içeren bu rapor ortaya çıktı. Temmuz 2003'ten Aralık 2003'e kadar geçen aylar içerisinde, 18 üyeli komisyon, farklı sosyal ve politik gruplara mensup onlarca yurttaşı dinledi. Dönemin İçişleri Bakanı Nicolas Sarkozy de bunlardan birisiydi. Ancak 1989 (Creil), 1993 (Nantua ve Grenoble) ve 2003 (Lyon) yıllarında Fransa'da değişik devlet okullarında yaşanan başörtüsü krizleri sonucunda okullarından atılan yüzlerce öğrenciden herhangi birisi davet edilmedi. Bu görüşleri dinledikten

François Bayrou

Eylül 1994'te Fransa'nın eğitim bakanıyken bir yönergeyi yasalaştırmasıyla gündeme gelmişti. Bayrou'nun adıyla anılmaya başlanan bu yönerge, okullarda "dikkat çekici" dini sembollerin kullanımını okul müdürlerinin yasaklamasını öngörüyordu. 1993 yılında Fransa'da yaşanan iki başörtüsü vakası ve ardından ortaya çıkan yaygın tartışmalar, bu yönergenin hayata geçmesinde etkili oldu. İlk olay Nantua'da, Fas ve Türkiye asıllı ailelere mensup dört kız öğrencinin beden eğitimi derslerinde başörtülerini çıkarmayı reddetmeleriyle meydana gelmişti. Daha sonra, kızların aileleri ile birlikte bazı Fransız İslam alimleri kızlara destek çıkınca, kızlara başörtüsü giymenin dayatıldığı, aslında bunun kendi seçimleri olmadığı konusunda yoğun tepkiler oluşmuştu. İkinci vaka ise Grenoble'da yaşanmıştı. Lise son sınıf öğrencisi bir genç kız, aynı şekilde beden eğitimi dersine başörtüsünü çıkarmadan katılmak istemişti. Le Nouvel Observateur'e demeç veren genç kız, li

Soğuk Savaş

David Campbell'ın "Writing Security: United States Foreign Policy and the Politics of Identity" kitabında, bu kavramın tarihi kökeni şöyle anlatılır: İlk kez; 14. yüzyılda Hristiyanlarla Araplar arasındaki savaşları nitelemek için bir İspanyol yazar tarafından kullanılmıştır bu kavram. Bu savaşın kimlik üzerine yürütülen bir çatışma olduğunu ileri süren Campbell, buradan hareketle, Soğuk Savaş'ın, o günden bu yana (ve Sovyet rejiminin çöküşüne rağmen) hala devam ettiğini söyler.

Anthony Eden

1955-1957 yılları arasında Birleşik Krallık'ın başbakanlığını yürütmüş olan "Sir" ünvanlı politikacı. Mısır devlet başkanı Cemal Abdülnasır'ın 1956'da Süveyş Kanalı'nı millileştirmesini, bölgedeki Britanya çıkarlarına karşı büyük bir tehdit olarak algılar ve bu duruma müdahale etmek için harekete geçer. İlkin, o dönemde Mısır'dan İsrail'e sızan gerillaların saldırılarından zaten rahatsız olan İsrail'in bunu bahane ederek Mısır'ı işgal etmesi durumunda, Britanya-Fransa ikilisi olarak İsrail'e arka çıkmak konusunda Fransa'yla gizli bir anlaşma yapar. Sir Eden ikinci olarak, ABD başkanı Dwight D. Eisenhower'a bir mektup gönderir ve bu işbirliğine ABD'yi de dahil etmek ister. Bu mektupta Sir Eden, Nasır'ın saldırganlığıyla 1930'lardaki Hitler'in saldırganlığı arasında bir analoji kurar. Buna göre; Hitler'in Rhineland'ı işgal ederek başladığı saldırganlık politikasını Avusturya, Çekoslovakya, Polonya ve en sonun

Sudetenland

Birinci Dünya Savaşı'nın bitiminden bugüne kadar güncelliğini ve önemini koruyan bir problem coğrafyası. Birinci Dünya Savaşı'nın hemen ertesinde, Avrupa'da Baltık Denizi'nden Karadeniz'e kadar olan bölgede; Çekoslovakya, Yugoslavya gibi birçok yeni ve bağımsız devlet ortaya çıkar. Galip devletler, Rusya'da yeni kurulmuş olan Bolşevik rejime karşı, bu yeni devletler sayesinde Cordon Sanitaire adı altında bir karantina kuşağı oluşturulabileceği ve böylece Batı Avrupa'ya Bolşevizmin yayılmasının engellenebileceği düşüncesiyle, bu yeni bağımsız devletleri destekler. Galipler bir yandan da, savaş sonrası kalıcı barışın sağlanması adına 1919'da düzenlenen Paris Barış Konferansı'nda, Wilson İlkeleri doğrultusunda, ulusların kaderlerini tayin hakkı ilkesini tartışır. Ancak Büyük Britanya ve Fransa, bu ilkeyi sadece Almanya'nın sömürgeleri ve Osmanlı toprakları için uygulamakta diretir. Nitekim -Ho Chi Minh'in Çin Hindi için bu ilkenin uygulanması

Fonksiyonalizm

İkinci Dünya Savaşı'nın hemen ertesinde, Batı Avrupa'lı ülkeler arasında belirmeye başlayan işbirliği ve entegrasyon çabalarının dinamiğini analiz etmeye çalışan, öncülüğünü David Mitrany'nin üstlendiği bir sosyal bilim kuramı. O döneme kadar, yaygın kabul gören uluslararası ilişkiler kuramları, ulus-devlet merkezli yaklaşımlarla olayları açıklamaya çalışıyordu. Ancak ulus-devletler, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra yaşanan yıkımın en büyük sorumlusu olarak görülür ve bu nedenle daha önce hiç görülmedik bir düzeyde eleştirilir oldu. Özellikle yıkımın en fazla etkili olduğu Batı Avrupa'da, ulus-devlete alternatif olacak Avrupa Birliği modelleri gündeme geldi. Böylece, bu yeni duruma bağlı olarak gelişen yeni işbirliği sürecini mevcut uluslararası ilişkiler kuramlarının açıklamakta yetersiz kalması üzerine, salt Bati Avrupa'yı kapsayan değil, dünya çapında geçerliliği olacak yeni kuramsal arayışlar başladı. Mitrany'nin 1940'lı yıllarda ortaya aürdüğü görüşl