François Bayrou

Eylül 1994'te Fransa'nın eğitim bakanıyken bir yönergeyi yasalaştırmasıyla gündeme gelmişti. Bayrou'nun adıyla anılmaya başlanan bu yönerge, okullarda "dikkat çekici" dini sembollerin kullanımını okul müdürlerinin yasaklamasını öngörüyordu.

1993 yılında Fransa'da yaşanan iki başörtüsü vakası ve ardından ortaya çıkan yaygın tartışmalar, bu yönergenin hayata geçmesinde etkili oldu. İlk olay Nantua'da, Fas ve Türkiye asıllı ailelere mensup dört kız öğrencinin beden eğitimi derslerinde başörtülerini çıkarmayı reddetmeleriyle meydana gelmişti. Daha sonra, kızların aileleri ile birlikte bazı Fransız İslam alimleri kızlara destek çıkınca, kızlara başörtüsü giymenin dayatıldığı, aslında bunun kendi seçimleri olmadığı konusunda yoğun tepkiler oluşmuştu.

İkinci vaka ise Grenoble'da yaşanmıştı. Lise son sınıf öğrencisi bir genç kız, aynı şekilde beden eğitimi dersine başörtüsünü çıkarmadan katılmak istemişti. Le Nouvel Observateur'e demeç veren genç kız, lise ikinci sınıfın yazında Kur'an'la tanışıp etkilendiğini ve orada yazılı olan emirleri hayata geçirmek istediğini ifade etmişti. Ancak başörtüsünü çıkarmayınca okuldan atılmış ve 22 günlük bir açlık grevine gitmişti. Dolayısıyla bu vakada, bilinçli bir tercih yaparak başörtüsü takan bir genç kız vardı ve kendisinin bu yüzden eğitim hakkının elinden alınmaması medyada savunuluyordu.

Bu olayların ve tartışmaların akabinde, Ernest Cheniere isimli bir parlamenter, ki kendisi 1989'da Creil'de bir ortaokula başörtüsüyle gelen (Fas ve Tunus asıllı) üç kız öğrenciyi okuldan attıran müdürdü, Fransız Ulusal Meclisi'nde laiklikten taviz verilmemesi için uyarıcı bir konuşma yaptı. Bayrou da, kısa süre sonra kendi adıyla anılan yönergenin yasalaşmasını sağladı. Bayrou, sözkonusu yönergenin, "başörtüsünün, öğrencileri okulda gelişen birlikte yaşama kültürünün ve kurallarının dışına çıkaran anlamına binaen, bütün okullardan çıkarılması" şeklinde bir amacı olduğunu ilan etti.

Bu yönergeden sonra, 1994'te Fransa çapındaki bütün okullarda, o zamana kadar birkaç yüzle ifade edilen disiplin vakaları, birden 2000'li sayılara fırladı. Bayrou buna çare olarak da, bakanlığı bünyesinde Cezayir asıllı bir kadını (Hanife Şerifi) başına getirdiği bir büro açtı. Büronun temel amacı da, uzlaşma sağlanamayan bu tür vakalarda, okul yönetimleri ve başörtülü öğrenciler arasında bir nevi arabuluculuk yaparak sorunları çözmekti. Bunun için, sözkonusu öğrencilerle görüşülüp başlarını bağlama şekillerinin biraz daha esnetilmesi ve geleceklerini bu yüzden yakmamaları telkin ediliyordu. Okul yönetimlerine ise biraz taviz vermeleri için baskı yapılıyordu.

Bu arada, dönemin Cezayir'inde (1989-1994 yılları arasında) yaşanan bazı gelişmeleri de (mesela FIS'in [İslami Kurtuluş Cephesi] 1992'deki seçim zaferinin ordu tarafından kabul edilmemesi ve yoğun bir şiddet sarmalının egemen olması, Fransa'da da bu olayların büyük yankı uyandırması ve İslam'ın Fransa'da günlük hayatta bir tehdit ve terörizm unsuru olarak algılanmaya başlaması gibi) bu tartışmalar bağlamında not etmekte fayda var.

Kaynak: "Why the French don't Like Headscarves: Islam, the State, and Public Space" (John R. Bowen)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Plaza - Dışarıdan bakmaya devam (2)

Orda, Bir Salgın Var Uzakta

Yazmak ya da "verba volent scripta manent"...