Üniversite Üzerine (1)

Son bir hafta içerisinde, ajanslar, başkent Ankara'nın bir üniversitesinden, iki elim haber geçti. Her iki haber de, eylem tarzı ve seçilen hedef bakımından özdeş sayılabilecek saldırı olaylarını konu alıyordu. Gerçi sözkonusu üniversite, özellikle Ankara'da ikamet edenlerin nezdinde, milliyetçi/muhafazakar bir öğrenci profilinin çoğunlukta olduğu bir okul olarak nam salmış ise de, bu üniversitenin, böyle kısa bir zaman aralığı içerisinde, peşpeşe düzenlenen, bu denli sansasyonel saldırılara sahne olması, pek de görmeye alışkın olduğumuz bir manzara değildi. İlk haber, Gazi Üniversitesi Endüstriyel Sanatlar Eğitim Fakültesi'ne mensup bir araştırma görevlisinin, uzun saçlı ve küpeli olmasından ötürü, okul çıkışında taciz edildikten sonra dayak yemesine ilişkindi. Bunun üzerinden bir hafta geçmeden, bugün de, aynı üniversitenin Ziraat Fakültesi bünyesinde düzenlenen bahar şenliği sırasında, katılımcıların içki içmesini bahane eden üniversite dışından bir grubun, sopalarla ve palalarla şenliği bastığını öğrendik.

2006 baharını; yurt çapında sergilenen linç, kaba kuvvet ve vahşet gösterileriyle karşılayan Türkiye toplumunun, medenileşme yolunda girdiği tersine evrim sürecinin son karinesi olarak not edilecek bu olayları, bir sonraki yazıda ele almak üzere, şimdilik, bir kenara bırakıyorum. Bu olaylar, bana, 1861'de üniversitenin ne olup ne olmadığına dair çok özlü bir tanımlama yapan William Johnson Cory'yi hatırlattığı için, öncelikle, Cory'nin bu tanımını burada alıntılamak istiyorum. Bu tanımın ardından sözkonusu olayları değerlendirmek daha doğru olacak diye düşünüyorum. Sözkonusu alıntının, sırasıyla, orijinal metnini ve peşinden Türkçe çevirisini dikkatinize sunuyorum:

"...You are not engaged so much in acquiring knowledge as in making mental efforts under criticism. A certain amount of knowledge you can indeed with average faculties acquire so as to retain; nor need you regret the hours that you have spent on much that is forgotten, for the shadow of lost knowledge at least protects you from many illusions. But you go to a great school, not for knowledge so much as for arts and habits; for the habit of attention, for the art of expression, for the art of assuming at a moment's notice a new intellectual posture, for the art of entering quickly into another person's thoughts, for the habit of submitting to censure and refutation, for the art of indicating assent or dissent in graduated terms, for the habit of regarding minute points of accuracy, for the habit of working out what is possible in a given time, for taste, for discrimination, for mental courage and mental soberness. Above all, you go to a great school for self-knowledge."

"...Şu anda yaptığınız, bilgi edinmenin de ötesinde, eleştiri altında zihinsel çabalar göstermektir. Sıradan yeteneklere dayanarak belirli ölçülerde bilgiyi aklınızda tutacak kadar elbette öğrenebilirsiniz; unuttuklarınız için harcadığınız uzun saatlere de üzülmemelisiniz, çünkü yitirilen bilginin gölgesi sizi en azından birçok yanılgıdan korur. İnsan büyük bir okula, bilginin de ötesinde bir şeyler almak için, bazı sanatları ve alışkanlıkları kazanmak için gider. Özen gösterme alışkanlığı için, kendini anlatma sanatı için, bir anda yeni bir entellektüel konuma geçebilmek sanatı için, başkasının ne düşündüğünü hemen anlayabilme sanatı için, görüşlerinizin onaylanmamasına ve reddedilmesine katlanabilme alışkanlığı için, medeni bir şekilde olumlu ya da olumsuz görüş bildirme sanatı için, en küçük ayrıntılara dikkat edebilme alışkanlığı için, belirli bir süre içerisinde mümkün olanı kestirebilme alışkanlığı için, zevklerini geliştirmek için, ayırt edebilmek için, zihinsel cesaret için ve zihinsel sağlamlık için. Hepsinden önemlisi, insan büyük bir okula kendini tanımak için gider."

Foto: ODTÜ 1969 (Coşkun Eroğlu)

Yorumlar

Adsız dedi ki…
Çok güzel bir alıntı. Cuk oturmuş. Bizdeki üniversite de üniversite olmadığı için neresinden tutarsan elinde kalıyor zaten.

Bu blogdaki popüler yayınlar

Plaza - Dışarıdan bakmaya devam (2)

Orda, Bir Salgın Var Uzakta

Yazmak ya da "verba volent scripta manent"...